SubConv created subtitle

Bu altyazılar Mustafa Topatar
tarafından hazırlanmıştır.

Tüm hakları saklıdır

 

Action, Jake.

Başla, Jake.

 

 

Jake, action !

Jake, başla!

 

 

Coupez.

Kes.

Ecoute, Jake,
qu'est-ce qui va pas ?

Bak Jake, ne oluyor?

Je veux que tu ouvres le cercueil
après avoir ouvert les yeux.

Gözlerini açtıktan sonra,
bir solukta tabutu açacaksın.

 

 

Tirez-le de là !
Bougez la caméra.

Onu çıkaralım!
Kamerayı kaldırın.

Aide-moi, y a un problème.

Yardım edin, birşey olmuş.

Détends-toi, coco.

Sakin ol, yavrucuğum.

 

Bunda bir tuhaflık var.

Jake, ça va, coco ? Allez...

Jake iyi misin, yavrucuğum?
Hadi.

 

 

Qu'est-ce que t'as ?
Allez, dis-moi.

Neyin var?
Hadi, söyle bana.

Vas-y, parle.
Qu'est-ce que t'as ?

Hadi, söyle.
Neyin var?

Je sais pas ce qui s'est passé.

Ne olduğunu bilmiyorum.

J'étais dans le cercueil.
Je croyais que tout allait bien.

Tabuttaydım,
herşey yolunda sanıyordum.

J'ai ouvert les yeux,
la caméra était sur moi.

Gözlerimi açtığımda kamera
tam üstümdeydi.

J'étais paralysé. C'est juste...

Hareket edemedim.
Çok önemli birşey değil.

Pendant une seconde,
j'ai plus pu bouger.

Birkaç saniye hareket edemedim.

 

 

Je sais pas ce qui m'a pris.
Je suis désolé.

Ne olduğunu bilmiyorum.
Affedersin.

 

 

Qu'est-ce qu'y a maintenant ?
Joe, monte là-haut !

Şimdi ne oldu?
Joe, sen bakıver!

Versez de l'eau !
Jetez de l'eau dessus !

Su dökün!
Üstüne su atın!

 

 

C'est pas vrai !

Çok güzel!

C'est génial !
Vous vous en sortez...

Dehşet birşey!
Kontrol altına alın--

 

 

Ecoute, Jake,
tu as l'air vraiment crevé, coco.

Bak Jake, gerçekten çok yorgun
görünüyorsun, yavrucuğum.

Prends une douche et rentre chez toi.
Y a plus de soleil.

Bir duş alıp evine git.
Zaten güneş de gitti.

Encore une.
Je peux y arriver.

Bir kez daha.
Yapabilirim.

Je sais.
Mais on n'a plus de soleil.

Yaparsın, biliyorum.
Ama güneş yok artık.

 

 

Je peux avoir des cacahuètes avec ?
Et un Manhattan ?

Yanında fıstık alabilir miyim?
Bir de Manhattan?

Des frites ? Des oignons ?

Kızartma? Halka?

- Quelque chose à boire ?
- Deux grands Coca avec glaçons.

-İçecek birşey?
-Buzlu iki büyük Kola.

Des oignons sur tout.

Hepsi soğanlı olsun.

A emporter ? 4,99 $.

Sarayım mı? 4.99 dolar.

 

 

Gardez la monnaie.

Üstü kalsın.

 

 

Hé, Scully !
Ça marche ton film ?

Selam, Scully!
Film nasıl gidiyor?

Bien. Ça va.
Je vais prendre un Jack Daniel sec.

İyi, güzel.
Jack Daniel's ver.

Tu déconnes, Scully ?
T'as pas arrêté de boire ?

Ciddi misin, Scully?
Sen içkiyi bırakmıştın, unuttun mu?

Sers-moi un verre, Doug.

Ver şu içkiyi, Doug.

 

 

Qu'est-ce qu'y a ?
lls ont coupé ta grande scène ?

Ne oldu?
Senin sahnelerini mi kestiler?

 

 

Un autre.

Bir tane daha.

 

 

Carol ?

Carol mu?

 

 

Tu es barman, pas curé.

Sen bir barmensin,
rahip değil.

 

 

C'est vrai, je suis barman.

Doğru, barmenim.

 

 

Alors remplis
mon putain de verre.

Öyleyse, bardağı doldur.

 

 

Remplis-le toi-même.

Kendin doldur.

 

 

Excuse-moi, Doug.

Affedersin, Doug.

 

 

T'occupe pas de moi.

Sen bana bakma.

 

 

Besoin d'une piaule ?

Kalacak yer ister misin?

 

 

Je crois.

İyi olur.

 

HOLLYWOOD KULESİ

 

ANNONCES DE CASTlNGS

OYUNCULUK İLANLARl

 

 

FESTlVAL SHAKESPEARE
A LA NOUVELLE-ORLÉANS

NEW ORLEANS SHAKESPEARE FESTİVALİ

 

 

Sur rendez-vous.

Mülakat gerekli.

 

 

Jake ! Qu'est-ce que tu fais là ?
Je croyais que tu bossais.

Jake! Burada ne işin var?
Çalıştığını sanıyordum.

J'ai une semaine de vacances,
Alors, je passe quelques auditions.

Çalışıyorum. Bir hafta boşum,
birkaç mülakata katılmayı düşündüm.

- Tu sais où je peux trouver un appart ?
- Non. Je me renseignerai.

-Kiralık boş apartman var mı?
-Hayır, araştırırım.

- Libre tout de suite ?
- Pas d'idée pour l'instant.

-Hemen bulmam gerekiyor.
-Şu an, aklıma gelen bir yer yok.

 

 

Herkes de buradaymış.

Tout le monde est là !

 

Vous vous connaissez ?
Jake Scully, Sam Bouchard.

Siz tanışıyor musunuz?
Jake Scully, Sam Bouchard.

lci.

Buradayım.

On se verra au cours.

Derste görüşürüz.

- On a cours aujourd'hui ?
- A 1 5h.

-Bugün ders mi var?
-Saat 3'te.

 

Tamam.

Bonne chance.

İyi şanslar.

Qu'avez-vous fait récemment ?

Son zamanlarda neler yapıyorsun?

Je viens de commencer un film
d'horreur de série B.

Küçük bütçeli, bağımsız bir
korku filmine başladım.

Le baiser du vampire.
Je joue le vampire.

Vampir'in Öpücüğü.
Ben vampiri oynuyorum.

Le baiser du vampire.
Très intéressant.

Vampir'in Öpücüğü.
Kulağa değişik geliyor.

 

 

Avant ça, j'ai joué dans
La mégère apprivoisée.

Ondan önce
Evcilleştirilen Kadın 'da,
Petruchio'yu oynadım.

lntéressant. Quoi d'autre ?

İlginç. Başka?

 

 

Vous voulez dire, de bien ?

İyi bir şey mi
demek istiyorsun?

 

 

Vous travaillez.
C'est bien, non ?

Şu an çalışıyorsan,
daha ne istiyorsun?

 

 

Le monde est petit, hein ?

Burası küçük bir yer, hı?

 

 

- Jack Scully ?
- Jake.

-Jack Scully?
-Jake.

Merde, vieux.

Göster onlara.

 

 

Je me souviens
qu'il faisait sombre.

Karanlıktı.

 

 

Très noir.

Zifiri karanlık.

 

Ben küçük bir çocuktum.

J'étais petit.

 

 

Le mur derrière moi était froid...

Arkamdaki duvar soğuk ve...

 

 

et humide. J'étais caché.

...nemliydi.
Ben saklanıyordum.

 

 

On jouait à '' la sardine.''

''Sardalya'', oyunu oynuyorduk.

C'était à moi de me cacher.
Et tout le monde me cherchait.

Ben ''ebeydim'' ve saklanıyordum.
Herkes beni arıyordu.

 

 

ll y avait un bourdonnement, car j'étais
derrière le congélateur, au sous-sol.

Bir motor sesi vardı çünkü bodrumdaki
buzdolabının arkasındaydım.

 

 

Je m'étais tellement bien
glissé derrière...

Buzdolabının arkasına
öyle büzülmüştüm ki, ...

que je ne pouvais plus bouger.

...kıpırdayamıyordum.

 

 

J'ai peur.

Korkuyorum.

 

 

Peur de quoi ?

Niye korkuyorsun?

 

 

Qu'ils me trouvent pas.

Beni bulamayacaklar diye.

 

 

lls ne doivent pas te trouver.

Seni bulmamaları gerekiyor.

 

 

Mais j'ai peur,
parce que je suis coincé.

Korkuyorum çünkü
hareket edemiyorum.

 

O zaman,
neden yardım çağırmıyorsun?

Appelle au secours !

 

 

Je peux pas. J'ai peur.

Yapamam. Korkuyorum.

 

 

En plus, je suis la sardine,
faut pas qu'ils me trouvent.

Ayrıca, ben sardalyayım ve
beni bulmamaları gerekiyor.

Elabore là-dessus.
Qui ne doit pas te trouver ?

Açıkla.
Seni kim bulmamalı?

Mes frères.
lls sont plus grands que moi.

Ağabeylerim.
Hepsi benden büyük.

 

İlk defa, benim oynamama
izin veriyorlar.

lls me laissaient jamais jouer.

Onlar ağabeylerinse,
sana yardım etmek isterler.

Ce sont tes frères,
ils vont vouloir t'aider.

Non, ils voudront plus
que je joue.

Hayır. Bir daha oynamama
izin vermezler.

lls sont plus grands,
n'est-ce pas ?

Onlar senden büyük,
değil mi?

 

 

lls vont te faire du mal ?

Seni incitecekler mi?

 

 

Comment ?

Nasıl?

 

 

En se moquant de moi,
coincé derrière le frigo...

Sıkıştığım için
ve koca bebek gibi...

à appeler au secours...

...ağladığım için
bana gülecekler.

 

comme un bébé.

 

 

C'est ça.

Doğru.

 

 

Tu es un bébé.

Sen bir bebeksin.

 

 

Je sais.

Biliyorum.

 

 

Et tu as peur.

Ve korkuyorsun.

 

 

Tu dois agir.

Rol yapmalısın.

 

 

Je peux pas. J'ai peur.

Yapamam. Korkuyorum.

Tu t'échapperas jamais.

Kaçamayacaksın.

 

Biliyorum.

Je sais.

 

 

Tu vas mourir.

Öleceksin.

 

 

Conneries !

Bok!

 

 

Tu dois agir !

Rol yapmalısın!

 

 

Oublie la peur !

Korkunu yen!

 

 

Tu dois appeler au secours !
Allez, sers-toi de ton corps !

Yardım çağırmalısın!
Hadi, kullan vücudunu!

Crie au secours. Allez !

Yardım iste. Hadi!

 

 

Tu en es capable.

Yapabilirsin, Jake.

 

 

Je veux que tu appelles.

Bağırmanı istiyorum.

Je peux pas, je suis la sardine !

Yapamam!
Ben bir sardalyayım.

 

 

Les sardines en boîte sont mortes.
Sans sentiment ni peur.

Konserve sardalyalar ölüdür.
Hissedemezler ve korkmazlar.

Mais toi, tu es vivant et tu as peur.
Tu n'es pas une putain de sardine morte.

Ama sen canlısın ve korkuyorsun.
Sen ölü bir sardalya değilsin.

 

 

Un grand cri, Jake.

Avazın çıktığı kadar bağır.

 

 

Appelle !

Bağır!

 

 

Je peux pas, je peux pas.

Yapamam, yapamam, yapamam.

 

Hadi, Jake.

Foutez-lui la paix.

Onu rahat bırak.

N'interrompez pas
cet exercice.

Çalışmaya karışma.

Un exercice ? On dirait plutöt
une branlette intellectuelle.

Çalışma mı?
Bu bana taciz gibi geldi.

Votre nom ?
Vous n'êtes pas dans ce cours.

Adın ne senin?
Sen bu sınıftan değilsin, değil mi?

 

 

Non, c'est vrai.

Evet, değilim.

 

 

Je croyais que c'était un cours
de théâtre, pas d'humiliation.

Buranın oyunculuk sınıfı olduğunu
sanıyordum, küçük düşürme değil.

 

 

De quel droit vous le faites flipper !

Bu adamı taciz etmek hakkını
nereden buluyorsun sen?

 

 

Vous devriez partir.

Gitsen iyi olur.

 

 

Bonne idée.

İyi fikir.

 

 

Tu veux être acteur ?
Viens, Jake, le cours est fini.

Oynayacak mısın?
Hadi Jake, ders bitti.

 

 

Allez. Viens, Jake, on s'en va.

Hadi.
Yürü Jake, gidelim.

Désolé, Will.

Kusura bakma, Will.

 

Yürü.

J'y arrive pas aujourd'hui.

Bugün yapamayacağım.

 

 

J'appelle ça '' une sortie.''

Ben buna ''çıkış'' derim.

 

 

Merde.

Bok.

 

 

Je suis trop con.

Ne aptalım.

 

 

Allez, Jake,
Sois pas si dur envers toi-même.

Yapma, Jake.
Kendine bu kadar haksızlık etme.

Ces mecs, ils peuvent pas
trouver de boulot.

Bu adamlar iş bulamaz.

İlan verirler,
öğretmenlik yapmaya kalkışırlar.

Une annonce,
et ils s'improvisent profs.

Qu'est-ce qu'ils nous apprennent ?
A flipper encore plus !

Ne öğretiyorlar? Hayatımızı
olduğundan da altüst etmeyi!

 

 

C'est pas ça.

Öyle değil.

 

 

Encore une tournée !

Bardakları doldurur musun?

 

 

Tu es marié ?

Evli misin?

 

 

Séparé.

Ayrıldık.

 

 

Moi aussi, depuis hier.

Ben de, dünden beri.

 

 

On n'était pas mariés,
mais c'était tout comme.

Evli değildik
ama fark etmiyordu.

 

 

Que s'est-il passé ?

Ne oldu?

 

 

Excuse-moi.
C'est pas mes oignons.

Affedersin.
Beni ilgilendirmez.

C'est rien. Seulement...

Sorun değil. Çok...

 

 

ça a l'air tellement con.

Çok aptalca.

 

 

C'est toujours comme ça.

Böyle şeyler hep oluyor.

 

 

Je l'ai trouvée au lit avec un autre.
lncroyable, non ?

Onu yatakta başka biriyle yakaladım.
İnanabiliyor musun?

 

 

Tu t'en doutais pas ?

Nedenini biliyor musun?

 

 

Hiçbir fikrim yok.

 

J'arrête pas de revoir son visage.

Tanrım, bakakaldım.

 

 

Carol allongée, là.

Carol orada yatıyordu.

 

 

Elle était radieuse.

Yüzü parlıyordu.

 

 

Elle était radieuse ?

Yüzü mü parlıyordu?

 

 

Comment on rend une fille radieuse ?

Bir kadının yüzü
nasıl parlatılır?

1 6 ans que je baise comme un fou,
et jamais une lueur...

Ben 1 6 yıldır bu işi yaparım,
bir kere bile ışıtamadım, ...

Alors, radieuse, je t'en parle même pas.
Radieuse ?

...kaldı ki parlatayım.
Parlıyordu, hı?

 

 

Excuse-moi. C'est dur.

Affedersin abi, bu zor iş.

Non, t'as raison.
C'est pas très grave.

Hayır, haklısın.
O kadar önemli değil, gerçekten.

 

Orospuyu evden
atmışsındır, umarım.

Tu l'as foutue dehors ?

- Non.
- Pourquoi ?

-Hayır.
-Hayır mı?

C'était son appart.

Ev onundu.

 

 

Oh, mon vieux, quelle galère !

Abi, senin işin iş.

 

 

- Où tu habites ?
- Je campe chez un copain.

-Nerede kalıyorsun?
-Evi olan bir arkadaşım var.

 

 

Tu veux une bonne nouvelle ?

Sana iyi bir haber
vereyim mi?

 

 

J'ai un boulot de 5 semaines à Seattle. On monte
Vies privées.

Benim beş haftalık bir programım var.
Seattle'da çalışacağım.

Je garde la maison d'un ami.

Burada bir arkadaşın
eviyle ilgileniyorum.

- ll m'a fait un prix...
- Je cherche une sous-location.

-İyi para verdi--
-Ben de kiralık arıyordum.

- Ce serait libre de suite ?
- Attends-moi.

-Hemen yerleşmem mümkün mü?
-Burada bekle.

Je vais téléphoner.

Bir telefon açayım.

Bouge pas.

Bir yere ayrılma.

 

 

Tu aimes les plantes ?

Bitkileri sever misin?

 

 

Oui.

Tabii.

 

 

- Je peux pas y croire.
- Pas mal, hein ?

-İnanamıyorum.
-Dehşet birşey, değil mi?

 

 

C'est pas grand-chose...

Bu kadar
mütevazısını bulamazsın...

 

 

C'est super !

İnanılır gibi değil!

 

 

Je sais que c'est pas grand-chose.
Tu sauras t'en occuper ?

Biliyorum fazla değil.
Burası sana yarar mı--

J'ai jamais vu ça.
Ton pote doit être plein aux as.

Böyle bir yer hiç görmemiştim.
Arkadaşın zengin olmalı.

ll est bourré de fric.
Bon, les voilà.

Bok gibi zengindir.
Her neyse, işte bunlar.

Arrose les tous les soirs après 1 8h.

Onları her gün,
altıdan sonra sula.

- Tous les jours après 1 8h.
- C'est ça

-Her gün, altıdan sonra.
-Bu kadar.

Sam, c'est vraiment sympa
de ta part.

Dinle, Sam.
Sen gerçekten çok iyisin.

T'as pas à me remercier.
On s'entraide entre acteurs.

Teşekkür gerekmez.
Bir oyuncu diğerine yardım eder.

C'est normal.

Öyle olur, değil mi?

Laisse pas mourir les plantes.

Çiçekleri kurutma.

T'inquiète pas.
Au fait, il est où ?

Sen merak etme.
O nerede, peki?

 

 

Alan ? ll passe son temps
en Europe.

Alan mı? Çoğunlukla,
Avrupa'da yaşar.

Tu as un bar bien rempli,
un lit tournant...

Tıkabasa dolu bir barın,
dönen bir yatağın, ...

 

 

Sauna et jacuzzi au fond,
après les penderies.

...tuvaletin hemen arkasında
saunan ve jakuzin var.

Je fais ma valise,
et tu peux t'installer.

Ben gidince,
eşyalarını getirebilirsin.

Tu pars maintenant ?

Hemen gidiyor musun?

 

 

Après tout, j'ai le temps
de prendre un verre.

Canı cehenneme.
Bir içki içecek vaktim var.

En son uçakla gidebilirim.

J'attraperai le dernier vol.

 

 

Putain, quelle baraque !

Ne teşkilat.

- C'est génial.
- N'est-ce pas ?

-Çok güzel.
-Değil mi?

 

 

Teşekkür ederim.

 

- A une amitié...
- Attends, attends.

-Bunu çok iyi bir arkadaşa--
-Bekle, bekle.

 

 

Faisons ça bien. Viens ici.

Şunu doğru düzgün yapalım.
Gel.

 

 

A Hollywood.

Hollywood'a.

 

 

Quelle vue, hein ?

Ne manzara ama, hı?

 

 

Et c'est pas tout.

Bundan fazlası bile var.

ll y a un petit extra
avec la maison.

Bu evin kendine has,
çok önemli bir özelliği var.

 

 

- Qu'est-ce que tu regardes ?
- Où es-tu ?

-Nereye bakıyorsun?
-Neredesin?

 

 

La voilà.

İşte orada.

 

 

C'est l'heure du spectacle !

Gösteri zamanı!

 

 

Je te présente
ma voisine préférée.

En gözde komşumla tanış.

 

 

Tu la vois ?

Gördün mü?

 

 

Attends, ça se corse.

Bu daha birşey değil.

 

 

Elle fait quoi ?

Ne yapıyor?

Regarde.
Tu veux te rapprocher ?

Seyret.
Yaklaşmak ister misin?

Et comment !

Tabii.

 

 

Oh, putain !

Aman Tanrım.

- C'est clair ?
- Elle est un peu floue.

-Netleşti mi?
-Biraz bulanık.

 

 

Attends.

Bekle.

 

 

Ça lui prend souvent ?

Bunu çok yapar mı?

Tous les soirs, sans faute.

Saat gibi, her akşam.

 

 

Her akşam mı?

Tous les soirs ?

 

 

Putain !

Tanrım!

 

 

Alors, qu'en penses-tu ?

Ne düşünüyorsun?

 

 

Pas mal, hein ?

Muhteşem, değil mi?

 

 

Madame fait son show tous les soirs.
Tu as vu son visage ?

Aynı jesti her akşam yapar.
Yüzüne baktın mı?

 

 

Dommage. Elle est sublime.

Yazık. Muhteşemdir

Oh, merde. Faut que je file.

Hay Allah. Gitmeliyim.

Je peux t'aider ?

Yardım edebilir miyim?

 

 

N'oublie pas ton écharpe.

Fularını unutma.

 

 

Voilà la clé.

Anahtarı al.

Ne téléphone pas trop loin.

Fazla şehir dışı
telefon etmemeye çalış.

- C'est vraiment sympa de ta part.
- Tu me rends service aussi.

-Gerçekten çok iyisin.
-Sen de bana iyilik yapıyorsun.

 

Kolay gelsin.

Fais un malheur !

Gebert onları!

Le malheur est déjà fait à Seattle.

Seattle'dakiler
zaten gebermiş.

Salut !

Görüşürüz!

 

 

Putain !

Aman Tanrım!

 

 

Quel salaud !

Orospu çocuğu!

 

 

Où étais-tu ?
Je t'ai appelé partout.

Nerelerdesin?
Her yerde seni arıyorum.

Désolé, Frank.
J'ai eu des ennuis avec Carol.

Kusura bakma, Frank.
Carol'la sorunlarımız var.

J'habite chez un copain.

Bir arkadaşın
evinde kalıyorum.

Tu as un ennui de plus, Jake.
Rubin t'a viré.

Daha büyük sorunların var, Jake.
Rubin seni çıkardı.

Quoi ?

Ne?

Tu sais, viré.
T'as plus de boulot.

Çıkardı.
Artık iş vermeyecekmiş.

Des salades sur un désaccord artistique.
Que s'est-il passé ?

Sanat anlayışınız farklı diye
saçmalıyor. Ne oldu?

Rien. ll peut pas faire ça.

Hiçbir şey.
Nasıl yapar bunu?

ll le fait quand même.

Şu an yapıyor.

 

 

On n'y peut rien ?
Je devrais parler à Rubin.

Birşey yapamaz mıyız?
Belki Rubin'le konuşsam iyi olur.

Laisse tomber.
lls ont pris un autre acteur.

Boşver.
Başka birini bulmuşlar.

-Comment tu le sais ?
- C'est mon client.

-Nereden biliyorsun?
-Benim müşterim.

 

 

Maintenant, monte-les.

Şimdi kaldır.

 

 

Tu prends ton pied, chérie.

Her dakikasından
zevk alıyorsun, yavrucuğum.

Tu t'apprêtes à lui bouffer le cou.

Boynundan ısırmaya hazırsın.

Descends tes mains...
Coupez !

Eller aşağıda. Güzel.
Tamam, kes. Kes!

Coupez l'eau et la vapeur.

Suyu ve buharı kesin.

Donne-moi une autre chance.

Hani bana bir şans
daha tanıyacaktın.

J'ai un film à faire.
Et j'ai 25 jours.

Ben burada film çekmeye çalışıyorum.
25 günüm var.

J'en ai rien à foutre
d'un vampire claustrophobe...

Uzanınca, donup kalan
klostrofobik bir...

qui se paralyse quand il s'allonge...

...vampirle uğraşamam ben--

Je suis pas claustrophobe.

Ben de klostrofobi yok.

Alors, quoi ? T'as le trac ?

Ne oldu?
Sahne korkusu mu?

Je sais pas.
Ça m'est jamais arrivé.

Ne olduğunu bilmiyorum.

Et ça n'arrivera plus jamais.

Neyse, bir daha olmayacak.

J'ai du travail.

Çalışmama dönmeliyim.

Tu m'avais promis
une autre chance.

Bir şans daha tanıyacağına
söz vermiştin.

- J'ai menti.
- Ne hurle pas.

-Yalan söyledim.
-Bana bağırma.

Sors d'ici ! Tire-toi !
Joe, fais-le sortir.

Çek git buradan! Defol!
Joe, çıkar onu buradan.

Fous le camp !
Ne m'engueule pas sur mon plateau.

Çek, git!
Benim setimde bana bağıramazsın.

La porte est là, tire-toi.
Joe, fais-le sortir.

İşte kapı, defol.
Joe, çıkar onu.

 

 

Tire-toi, espèce de détraqué.

Kapıyı dışardan kapa,
kek herif.

 

 

- C'est le patron.
- C'est pas juste.

-Patron o.
-Adil değil bu.

Que faites-vous tous, plantés là ?
Au boulot !

Herkes niye burada dolaşıp duruyor?
İşinizin başına.

 

 

Réglée comme une horloge.

Saat gibi.

 

 

Ça commence.

İşte başlıyor.

 

 

Excusez-moi !
Vous pouvez vous pousser ?

Affedersin!
Çekilir misin, lütfen?

 

 

Je dois y aller. Merci.

Geçmem lazım.
Teşekkür ederim.

 

 

Teşekkür ederim.

 

-Günaydın, hanımefendi.
-Teşekkür ederim.

 

ll faut qu'on se voie.

Seni görmem lazım.

 

 

A quelle heure as-tu appelé ?

Kaçta aradın?

 

 

Je ne rentre jamais avant 1 9h.

Yediden önce evde olmam.

 

 

Oui, il m'a encore frappée.

Evet.
Bana yine vurdu.

 

 

ll faut que je parle à quelqu'un.

Birisiyle konuşmam lazım.

 

 

Aujourd'hui.

Bugün.

 

 

Le Motel Beach Terrace ?

The Beach Terrace Oteli mi?

 

 

Je porterai un truc spécial.

Özel birşey giyeceğim.

 

 

Tu verras.

Görürsün.

 

 

- La sécurité.
-lci la sécurité.

-Güvenlik, lütfen.
-Buyurun, burası Güvenlik.

Venez chez Bellini.
Nous avons un problème.

Lütfen Bellini'ye gelir misiniz?
Bir sorun çıktı.

 

 

Excusez-moi.

Affedersiniz.

 

 

Puis-je vous aider ?

Yardımcı olabilir miyim?

 

Hayır, teşekkür ederim.

 

Vous avez vu ce type ?

O adamı gördün mü?

 

 

La Mercedes crème.

Krem Mercedes.

 

 

-Teşekkür ederim. Buyurun.
-Teşekkür ederim, bayan.

 

- Je peux avoir ma voiture ?
- Oui, monsieur.

-Arabamı alabilir miyim, lütfen?
-Tabii, efendim.

Tout de suite.
Faites vite. Merci.

Hemen. Çok çabuk.
Teşekkür ederim.

 

 

Tout droit vers la plage
et en bas des marches.

Doğruca plaja gidin;
merdivenlerden aşağıda.

 

 

Tu dois venir.

Gelmen gerekiyor.

 

 

J'ai besoin de te parler.

Seninle konuşmam lazım.

Je dois parler à quelqu'un.

Biriyle konuşmalıyım.

 

 

J'ai besoin de toi.

Sana ihtiyacım var.

 

 

Excusez-moi.

Affedersiniz.

 

 

Quelqu'un vous suit.

Biri sizi takip ediyor.

 

 

Je sais.

Biliyorum.

 

 

Non, c'est pas moi. Je...

Hayır. Ben değil. Ben...

 

 

Vous n'avez rien ?

İyi misin?

ll s'est enfui.

Kaçtı.

 

 

Vous avez eu mon sac.

Çantayı almışsın.

Vous devriez vérifier.
ll a volé quelque chose.

Kontrol et.
İçinden birşey aldı.

 

 

Qu'avez-vous ?

Neyin var?

 

 

Je suis un peu essoufflé.

Soluk soluğa kaldım.

 

 

Vous pouvez m'aider à sortir ?

Beni buradan çıkarır mısın?

 

 

Bien sür.

Tabii.

 

 

-Gel şöyle.
-Teşekkür ederim.

 

C'est bon. Merci.

Tamam. Teşekkür ederim.

Je me sens beaucoup mieux.
Ça va.

Şimdi daha iyiyim.
Düzeldim.

 

 

Je vous ai vu là-bas,
et à l'hötel.

Seni orada
ve otelde gördüm.

Vous me suivez,
n'est-ce pas ?

Beni izliyordun, değil mi?

 

 

Evet.

 

Pourquoi ?

Neden?

Mon mari vous a engagé ?

Seni, kocam mı tuttu?

 

 

Je suis...

Ben...

 

 

Quoi ?

Ne?

 

 

Je ne peux pas.
Je ne peux pas faire ça.

Yapamam. Bunu yapamam.

Pas ici.

Burada olmaz.

 

 

Allö, Gloria ?

Alo, Gloria?

 

 

Ça va ?
Vous vous souvenez de moi ?

Nasılsın?
Belki beni hatırlarsın.

C'est Jake.
Celui qui vous a presque...

Ben, Jake.
Ben bugün seni plajda...

sautée sur la plage aujourd'hui.

...neredeyse düzen adamım.

 

 

Oh, non. C'est trop nul.

Oh, hayır. Berbat.

 

 

Salut, Gloria.

Merhaba, Gloria.

 

 

Eh, ça va ?

Hey, nasıl gidiyor?

Eh, Sam, comment ça va ?

Hey Sam, nasılsın?

Super.
Tout se passe bien là-bas ?

Çok iyiyim.
Orada her şey yolunda mı?

Ouais, ça baigne.

Evet. Bir yaramazlık yok.

 

 

Et notre voisine préférée ?
Elle fait toujours son spectacle ?

Gözde komşun nasıl? Gece yarısı
gösterileri devam ediyor mu?

 

 

Tu as l'air distrait.

Sesin biraz tutuk geliyor.

 

 

Je prenais juste des nouvelles.

İşler ne alemde,
diye merak etmiştim.

Au fait, y a des messages
pour moi ?

Bu arada,
beni arayan var mı?

 

 

Allô ? Jake ?

Alo? Jake?

 

 

T'es là ?

Orada mısın?

 

 

Ouais, je suis là.

Evet. Buradayım.

Excuse-moi, Sam.
Non, aucun message.

Kusura bakma, Sam.
Arayan yok.

- Désolé.
-Bon, j'y vais. Je te rappellerai.

-Affedersin.
-Acelem var. Sonra yine ararım.

 

 

Oh, mon Dieu !

Aman Allahım!

 

 

Le numéro que vous avez composé...

Arama yapmak isterseniz, lütfen--

 

 

Vite, Vite !

Çabuk, çabuk!

 

 

ll est derrière toi !

Tam arkanda!

Attention !

Dikkat et!
Aman Allahım!

 

 

Arrêtez !
Hé vous, arrêtez-vous !

Durun!
Hey çocuklar, durun!

 

 

-Durun! Durun!
-Ne istiyorsun?

Que voulez-vous ?

 

 

Que faites-vous ?

Ne yapıyorsun?

On est en train de tuer
une femme.

Yukarıda,
bir kadını öldürüyorlar.

Venez.

Gelin.

 

 

lci la police de Los Angeles.
Quel est votre problème ?

L.A. Acil, 911.
Ne bildiriyorsunuz?

lci la police de los Angeles.

Burası L.A. Acil, 911.

 

 

Désolée.
Je ne vous entends pas.

Affedersiniz, sizi duyamıyorum.

 

 

Veuillez me dire
la raison de votre appel.

Lütfen acil durumun niteliğini
bildirin.

Comment ?
Parlez plus fort.

Sizi duyamıyorum.
Yüksek sesle, lütfen?

 

 

Ne faites pas ça.

Hayır, yapma.

 

 

Je vous en prie.

Lütfen, yapma.

 

 

Attrapez-le.
ll va me tuer !

Alın şunu üstümden.
Beni öldürüyor!

 

 

Dur!

 

Je suis le détective McLean.

Ben Detektif McLean.

 

 

Je suis chargé de l'enquête.

Bu davayı,
ben yürütüyorum.

 

 

Je vois que tu es acteur.

Bakıyorum, oyuncusun.

 

 

Tu as joué dans quoi ?

Rol aldığın birşey var mı?

 

 

Emerald Point et
Pour l'amour du risque, c'était pas mal.

Emerald Point ve Hart to Hart
iyi olanlar.

Très intéressant.

Çok ilginç.

 

 

Tu en vis ?

Para kazanabiliyor musun?

 

 

Beau garçon...

Yakışıklı.

Talentueux.

Yetenekli.

 

 

Scully, tu me poses un problème.

Sen epey bir
sorun olacaksın.

 

 

Que voulez-vous dire ?

Ne demek istiyorsun?

Tu es le seul témoin
de ce meurtre.

Bu cinayetteki
tek tanığım sensin.

Et tu es un voyeur.

Ve bir röntgencisin.

 

 

Chez moi, c'est un pervers
et un obsédé sexuel.

Benim kitabımda buna
sapıklık ve cinsel suç denir.

- Un ''obsédé sexuel'' ?
- Me la fais pas.

-Ne demek, ''cinsel suç''?
-Nefesini tüketme.

C'est moi qui pose les questions.

Soruları ben sorarım.

Et cet lndien ? ll lui a volé
son sac, tu lui as rendu ?

Ya şu Kızılderili?
Senin geri aldığın çantayı mı kaptı?

 

Doğru.

C'est ça.

ll manquait quelque chose ?

Kayıp birşey var mıydı?

Je l'ai vu prendre
une carte de crédit.

Bir kredi kartı
aldığını gördüm.

Pas une carte de crédit.
Une carte-clé, Scully.

Kredi kartı değil.
Bir giriş kartı, Scully.

ll l'a utilisée pour entrer
dans la maison.

Onu evine girmek için
kullandı.

 

 

Elle s'en était aperçue ?

Gloria, kayıp olduğunu
biliyor muydu?

Je ne sais pas.
Elle ne m'a rien dit.

Bilmiyorum.
Bana hiçbir şey söylemedi.

 

 

Tu lui as parlé ?

Onunla konuştun mu?

 

 

Allons, Scully,
T'as dü lui dire quelque chose.

Söyle Scully,
birşey konuşmuş olmalısın.

 

 

- Juste du blabla, vous voyez ?
- Non, je vois pas.

-Ayaküstü konuştuk, işte.
-Hayır, bilmiyorum.

Tu l'as draguée ?
T'as essayé de l'étonner ?

Ona asıldın mı?
Kendini göstermeye mi çalıştın?

Tu as voulu la faire flipper,
en lui racontant tout.

Hayatı hakkında bildiklerini
sayıp, tepesini attırdın.

Alors pourquoi suivais-tu
Gloria Revelle ?

Ne diye Gloria Revelle'i
izliyordun?

 

 

J'étais inquiet parce que j'ai vu
ce type qui la suivait.

O adam, onu takip edince
endişelenmiştim.

- Tu as continué après qu'il soit parti.
- Je sais...

-Adamdan sonra da izledin onu.
-Biliyorum, biliyorum, çünkü...

 

 

Je voulais juste...

Galiba, ben...

 

Tu voulais quoi ?

Sen galiba, ne?

 

 

Rien.

Hiçbir şey.

 

 

C'est quoi ça ?

Bu ne?

 

 

Une culotte.

Külot. İç çamaşırı.

A toi ?

Senin mi?

 

 

Où tu l'as trouvée ?

Nereden buldun?

 

 

- Elle l'avait mise à la poubelle.
- Qui ?

-Bunları çöpe atmıştı.
-Kim?

Gloria.

Gloria.

Et tu l'as ramassée ?

Ve sen de çöpten aldın.

 

 

Pourquoi ?

Niye?

 

 

Allez, Scully, dis-moi la vérité.

Hadi Scully,
doğruyu söyle.

Tu l'as baisée
et tu l'as gardée en souvenir.

Onunla yattın ve bunu,
anı olarak sakladın.

 

 

Non, tu l'as pas baisée,
ou non, tu l'as pas gardée ?

Onunla yatmadın ve bunu
anı olsun diye saklamadın.

T'es qu'un pauvre renifleur
de culotte ?

-Yoksa külot kokanlardan mısın?
-Fesat düşünüyorsun.

- Vous êtes dégueulasse.
- C'est marrant.

Güleyim bari.

Tu la mates, la suis,
la baises, gardes sa culotte...

Onu dikizliyorsun, takip ediyorsun,
düzüyorsun, külotunu saklıyorsun, ...

- puis tu la vois se faire assassiner...
- Vous déformez tout !

-...sonra doğranmasını seyrediyorsun.
-Herşeyi saptırıyorsun!

J'ai tenté de la sauver !

Ben onu kurtarmaya çalıştım!

 

 

Dröle de sauvetage, Scully !

Kurtarmışsın, Scully.

 

 

Dröle de sauvetage !

Kurtarmışsın.

 

 

Rappelle-moi de ne jamais
mettre ma vie entre tes mains.

Sakın ilerde beni de
kurtarmaya falan kalkma.

 

 

Parle-moi d'Alexander Revelle.

Bana Alexander
Revelle'den bahset.

 

 

Quoi ?

Ne?

 

 

Alexander Revelle.
Tu sais, le mari de Gloria.

Alexander Revelle.
Hani, Gloria'nın kocası.

 

 

Un ami à toi ?

Arkadaşın mı?

 

 

Non, je l'ai jamais rencontré.

Hayır, onunla hiç tanışmadım.

 

 

- Tu es sür ?
- Ouais, je suis sür.

-Emin misin?
-Evet, eminim.

 

 

ll était là quand Gloria
s'est fait buter ?

Gloria öldürüldüğünde
yanında mıydı?

 

 

Vous croyez qu'il y est mêlé ?

Onun bu işle bir
ilgisi olduğunu mu düşünüyorsun?

 

 

Gloria Revelle était une femme riche.

Gloria Revelle
zengin bir hanımdı.

Très riche.

Çok zengin.

 

 

Quand une femmes riche meurt...

Zengin kadınlar
öldürüldüğünde...

je cherche du cöté du mari.

...hep kocalarını
izlerim.

 

 

Le seul problème,
c'est que tu as vu un voleur.

Tek sorun, senin
bir hırsızı görmen.

Un lndien a tué Gloria Revelle.

Gloria Revelle'i,
bir Kızılderili öldürdü.

 

 

Je vais pas te coffrer, Scully.

Seni tutmayacağım, Scully.

 

 

Tu as des témoins
qui confirment ton histoire.

Hikayeni destekleyecek
tanıkların var.

 

 

Mais je veux que tu penses
bien à tout ça.

Ama şunu iyice
düşünmeni istiyorum.

 

 

En ce qui me concerne, c'est de ta faute
si elle a été assassinée.

Bana göre o,
senin yüzünden öldürüldü.

 

 

Si tu n'avais pas été en train
de la mater pour prendre ton pied...

Onu dikizlemekten kendini alıp, ...

si tu avais appelé la police
au sujet de ton frère, l'lndien...

...kan kardeşin Kızılderiliyi
polise haber verseydin, ...

Gloria Revelle serait encore en vie.

...Gloria Revelle hala
yaşıyor olacaktı.

 

 

Alors, Linda...

Linda, demek...

maintenant, tu as une société
de production.

...şimdi, kendi
yapımcılık şirketin var.

-Oui. Linda Shaw Enterprises.
-Linda Shaw Enterprises.

-Evet. Linda Shaw Yapımcılık
-Linda Shaw Yapımcılık.

Quelles sont tes ''entreprises'' ?

Bu ''yapımlar'' neler?

On a un film, Fantöme profond...
Le jeu de l'amour...

Duygulu Hayalet ve bir de
Çiftleşme Oyunu...

Le jeu de l'amour ?

Çiftleşme Oyunu mu ?

- Une nuit à la fois.
-Ah, oui...

-Bir Gecede.
-Bir Gecede.
Evet.

Je crois que tu as un film
qui sort ce vendredi...

Bu Cuma bir filmin
gösterime girecek, sanırım...

au cinéma La boîte à foufounes.

...Canikom Sinemasında.

-C'est quoi le titre ?
- Obsession osée.

-Filmin adı ne?
-Cüretkar Tutku.

Obsession osée.

Cüretkar Tutku.

Dis-nous, Linda,
quelle est ton ''obsession osée'' ?

Söylesene Linda,
senin ''cüretkar tutkun'' ne?

Ce scénario a été écrit pour moi,
parce que je suis assez expositionniste.

O metin benim için yazıldı,
çünkü ben biraz taşhirciyimdir.

Une ''expositionniste'' ?
Tu veux dire ''exhibitionniste'' ?

''Taşhirci'' mi?
''Teşhirci'' mi demek istiyorsun?

Exhibitionniste.

Teşhirci. Evet.

Ça m'excite quandje sais
que vous me regardez tous.

Herkesin beni seyrettiğini düşünmek
beni çok heyecanlandırır.

Bien sûr qu'ils te regardent tous.

Seni tabii ki seyrediyorlar.

-Je suis chaude...
-Chaude ? Vraiment ?

-Oh evet, çok sıcak...
-Sıcak mı? Öyle mi?

-Que fais-tu quand tu es excitée ?
-Ça me donne envie de jouir.

-Ateşlendiğinde ne olur?
-Gelmek isterim.

Pendant que tu jouis,
regardons ce clip.

Sen gelirken, biz de
şu reklamı seyredelim mi?

 

 

-Cinq minutes, Mlle Body.
-Je suis prête.

-Beş dakika, Bayan Vücut.
-Hazırım.

 

 

On a cinq minutes.

Beş dakikamız var.

 

 

Danny, où t'es passé ?

Danny, nerelerdesin?

On te demande sur le plateau.
Allez, viens.

Sette sana ihtiyacımız var.
Hadi, gidelim.

Holly se fait Hollywood.

Holly, Hollywood'u becerir.

Au Cinéma X ! Le cinéma porno
le plus classe de Los Angeles.

X Sineması! L.A.'in
en kaliteli X-sınıf sineması.

Venez voir le film
dont tout le monde parle.

Herkesin konuştuğu filmi,
siz de görün.

Holly se fait Hollywood.
et à fond.

Hollywood'u beceren Holly.
Çok da iyi beceriyor.

 

 

D 'après Screw...

Fış Fış Dergisi
diyor ki.:

''Holly Body garde ce métier
à sa place .: dans le caniveau. ''

''Holly işini gerektiği
yerde yapıyor. Pislikte. ''

 

 

D 'après le magazine Eros :

Magazin dergisi Eros 'un ifadesiyle.:

''C'est le Autant en emporte le vent
du film X. ''

''Yetişkin Filmlerinin
Rüzgar Gibi Geçti'si.''

Holly se fait Hollywood :
le paradis des débauchés.

Holly, Hollywood'u
zevk cennetine çevirdi.

 

 

Le magazine Hustler lui donne
20 sur 20.

Hustler
dergisi
en yüksek puanını verdi.

Dix nominations,
dont Meilleur film...

En iyi film dahil on aday.

par l'association
des critiques de films X.

Yetişkin Filmleri
Eleştirmenleri Birliği.

 

 

Avec Holly Body
dans le rôle principal.

Başrolde Holly Vücutu.

 

 

Holly se fait Hollywood.

Holly, Hollywood'u beceriyor.

Actuellement au Cinéma X.

Şimdi X Sinema salonunda.

Et pour les amateurs de vidéo,
elle est en vente chez Tower Records.

Evde seyretmek isteyenler, Tower
Records'dan kaset temin edebilirler.

 

 

Excusez-moi. Vous avez
Holly se fait Hollywood ?

Affedersiniz. Sizde
Hollywood'u beceren Holly var mı?

 

 

Ouais, on l'a. Dans la section X.
Suivez-moi.

Var. Yetişkin filmleri bölümünde.
Benimle gelin.

 

 

- En VHS ?
- VHS. Ce que vous voulez.

-VHS mi?
-VHS. Ne istersen.

VHS, U-matic, Beta.

1.l2'lik, 3.l4'lik, Beta.

 

 

- C'est bien ce que vous voulez ?
- C'est ça.

-Bundan mı bahsediyorsun?
-Bu işte.

 

 

Yetişkin Film Gurubu
840-9556

 

Allô. Les films Adult Blue.

Alo. Hüzünlü Yetişkin Filmleri.

Vous êtes bien la société qui distribue
Holly se fait Hollywood ?

Alo, Hollywood'u beceren Holly'nin
dağıtımcısı mısınız?

 

 

Je suis pas qu'une bite.
Je suis acteur !

Ben dublör değilim.
Ben bir oyuncuyum!

Faut que t'attendes.

Biraz beklemelisiniz.

Ça fait plus d'une heure
que j'attends...

Bir saati aşkındır bekliyorum.

Tu sais combien de films
j'ai fait avec Holly ?

Benim Holly ile kaç film
yaptığımı biliyor musun?

Des tas, j'en suis sûre.

Eminim çok yapmışsındır.

 

 

J'ai pas à me faire chier ici.
J'ai un nom.

Bu zırvayı almak zorunda değilim.
Benim bu işte bir adım var.

Si tu veux passer l'audition,
assieds-toi...Excusez-moi.

Bakın, deneme çekimlerine katılmak
istiyorsan, otur. Ah, affedersin.

- C'est rien.
-Vous désirez ?

Önemli değil.

-Yardım edebilir miyim?
-Çekimler kaça kadar sürüyor?

- Jusqu'à quelle heure, l'audition ?
-18h passées.

-Altıya kadar sanırım.
-Teşekkür ederim.

- Merci.
-De rien. Au revoir.

Bir şey değil. Güle güle.

 

 

M. Corso, Jake Scully.

Bay Corso, Jake Scully.

 

 

Enchanté.

Tanıştığımıza sevindim.

 

 

Mets-toi là.

Şurada dur.

 

 

Prêt ?

Hazır mısın?

 

 

Vas-y.

Başla.

 

 

J'aime regarder.

Seyretmeyi seviyorum.

 

 

Ça t'existe, non ?

Tahrik ediyor, değil mi?

 

 

Moi aussi. Ça m'existe.

Ben de tahrik olurum.
Çok arzularım.

Viens ici, je vais te montrer
comme je suis excitée.

Buraya gel.
Ne kadar tahrik edermiş göstereyim.

 

 

Peki.

Déshabille-toi.
Je veux faire des photos.

Giysilerini çıkar.
Fotoğraf çekmek istiyorum.

 

 

On est censés regarder quoi ?

Bu seyrettiğimiz ne?

J'en sais rien.

Bilmiyorum.

Pourquoi,
t'as fait le conservatoire ?

Yöntem oyuncusu filan mısın?
Nesin sen?

 

 

Bir kerecik bana bırak

 

Gevşe, yapmak istediğinde yapma

Gevşe, gelmek istediğinde gelme

Gevşe, çok istediğinde yapma

Gevşe, yapma

 

Gelmek istediğinde

 

Gelmek istediğinde

 

Gevşe, yapmak istediğinde yapma

Gevşe, gelmek istediğinde gelme

Gevşe, çok istediğinde yapma

Gevşe, gelmek istediğinde

 

gelme

 

J'aime regarder.

Seyretmeyi seviyorum.

 

 

Ça t'existe, non ?

Tahrik ediyor, değil mi?

 

 

Moi aussi.

Beni de.

 

 

Viens ici et je te montrerai
comme je suis excitée.

Buraya gel de sana
tahriği göstereyim.

 

 

Et le gros plan de l'éjaculation ?

Gelme sahnesi nerede?

 

 

On tourne Body Talk,
pas Le dernier tango.

Vücut Dili 'ni çektiğini sanıyordum,
Son Tango 'yu değil.

 

 

Tu a été géniale.
Viens, je te paie un verre.

Harikaydın.
Gel, sana bir içki ısmarlayayım.

 

 

Un verre ?
On se connaît même pas.

İçki mi?
Seni tanımıyorum bile.

Je veux parler boulot.

Hey, iş görüşeceğiz.

Allez.

Hadi.

 

 

Tu sais le coup du miroir...

Dışarıdaki ayna
var ya?

 

 

c'était mon idée.

O, benim fikrimdi.

 

 

Je vois, t'es un génie.

Sen dahisin, öyleyse.

 

 

Je peux faire mieux que Corso,
les doigts dans le nez.

Ama gözüm kapalı,
Corso'dan daha iyi film yaparım.

 

 

Les films coütent cher, tu sais.

Film çekmek
bedava olmuyor, tabii.

J'ai du fric.

Benim param var.

 

 

Alors, que fais-tu dans le porno ?

Öyleyse haşin seksle
ne işin var?

Je voulais te rencontrer.

Seninle tanışmak istedim.

 

 

Pourquoi ?

Neden?

 

 

Parce que tu es fantastique.
La meilleure dans la profession.

Çünkü insanı heyecanlandırıyorsun.
Piyasanın en iyisi sensin.

Je te paierai un max.
T'auras un pourcentage.

En yüksek parayı veririm.
Seni meşhur ederim.

 

 

Ce que tu voudras.

Ne gerekiyorsa.

 

 

Vraiment ?

Gerçekten mi?

 

 

Je te veux dans mon film.

Benim filmimde oynamanı istiyorum.

 

 

- Tu es sérieux ?
- Bien sür.

-Sen hakikaten ciddi misin?
-Elbette ciddiyim.

 

Pekala, güzel.

 

Y a des trucs que je veux
mettre au point d'abord...

Bazı şeyleri önceden
söyleyeyim; ...

pour éviter les malentendus.

...sonra,
yanlış anlama olmasın.

T'as raison.

Haklısın.

Je me fais pas d'animaux.

Hayvanlarla ilişkiye girmem.

Pas de sado-maso
ou des trucs de ce genre.

Sado-mazo ya da o biçim
numaralara girmem.

Pas de sports nautiques.

Su sporlarına da gelemem.

Je me rase pas la chatte,
pas de fist-fucking...

Bir taraflarımı tıraş etmem,
kaba kuvvet yok...

et surtout pas d'éjaculation
dans la figure.

...ve kesinlikle yüzüme
gelinmesini istemem.

 

 

Je prends 2 000 $ par jour,
et je travaille pas sans contrat.

Günde 2.000 $ alırım ve
kontratsız çalışmam.

 

 

Bon. Pas de problème.

İyi.
Yani, bu sorun değil.

 

 

Marché conclu !

Sanırım anlaştık.

 

 

Tu fais jamais de trucs spéciaux ?

Özel çalışmalar yapar mısın?

 

 

Quel genre de truc tu cherches ?

Nasıl birşey arıyorsun?

 

 

Une fille, seule...

Tek bir kadın.

qui se masturbe.

Kendi kendine yapacak.

 

 

Faut que ça soit très chaud.

Çok ateşli olmalı.

 

 

C'est tout ?

Hepsi bu mu?

 

 

J'ai un petit numéro
qui fait bander à tous les coups.

Ben dalga üstünde
rahat on çekerim.

 

 

Je sais, je l'ai vu.

Biliyorum. Görmüştüm.

Plusieurs fois.

Birkaç defa.

 

 

Je suis très connue pour ça,
dans le métier.

Bu tip gösterilerimle
tanınmışımdır.

 

 

Tu sais, j'ai vu
Holly se fait Hollywood...

Hollywood'u beceren Holly'yi
gördüğümü bilmeni isterim.

 

 

tu jouais super bien.

Rol kabiliyetin bir numara.

 

 

''Jouais'' ?

Rol kabiliyetim mi?

 

 

Tu étais fabuleuse.

Olağanüstüsün.

Vraiment. Super.

Gerçekten heyecan verici.

Et je vais te dire aussi.

Ve sana bir şey daha
söyleyeyim.

 

 

- Tu as un magnifique...
- Corps.

-Dehşet bir--
-Vücudum var.

 

 

Sourire.

Gülümse.

 

 

Sourire ?

Gülümseyeyim mi?

 

 

Jake?

Jake Scully ! Quelle allure !

Jake Scully! Şuna bakın.

 

 

- Kimberly, comment ça va ?
- Bien. Très bien.

-Kimberly, nasılsın?
-Ben iyiyim. Ne kadar hoş.

 

 

Tu ne me présentes pas ton amie ?

Beni arkadaşınla
tanıştırmayacak mısın?

- Holly Body.
- Kimberly Hess.

-Holly Vücutu.
-Kimberly Hess.

 

 

Alors, Jake, tu travailles ?

Ee, Jake,
çalışıyor musun?

 

 

lci et là.
Faut qu'on y aille.

Orada, burada.
Acelemiz var.

Content de t'avoir revue.

Seni gördüğüme çok sevindim.

Jake et moi avons travaillé
ensemble plusieurs fois.

Jake'le birkaç defa
çalışmıştık.

Je croyais connaître tout le monde
dans ce métier.

Bu piyasadaki herkesi
tanıdığımı sanıyordum.

 

 

Vraiment ?

Gerçekten mi?

C'est dur de connaître
tout le monde.

Bir insan herkesi
nasıl tanır, anlamam.

 

 

C'est un dröle de métier.

İşte, bu piyasa böyledir.

 

 

Je voulais te demander...

Sana sorayım, ...

Tu sais s'il y aurait
des röles pour moi...

...piyasada bana uygun bir rol
duydun mu acaba?...

Moi, oui. J'ai un tuyau pour toi.

Ben duydum.
Sana yardım edebilirim.

 

 

Simon La Farge va tourner
son nouveau film. Tu le connais ?

Simon La Farge, kendi filmine oyuncu
arıyor. Onu tanıyorsun, değil mi?

 

 

Tu débarques, ou quoi ?

Nereden geldin sen,
uzaydan mı?

Dis-lui que tu m'as rencontrée.
Voilà son numéro.

Benimle karşılaştığını söyle.
Numarası bu.

Tu devrais te remettre un peu en forme
avant d'aller le voir.

Gidip, onu görmeden önce vücudunu
biraz sertleştirsen iyi olabilir.

 

 

Dis-moi. Ça te dérange
de travailler avec des femmes ?

Bir şey daha. Hanımlarla çalışmanın
sakıncası var mı?

 

 

Ben, non. Je veux dire,
un röle est un röle, non ?

Hayır.
Yani rol, roldür?

C'est vrai.
Je trouve ça admirable.

Haklısın.
Bu yaklaşımına hayran oldum.

Moi, personnellement,
J'y arrive pas. Mais...

Yani, şahsen ben
yapamam ama...

Bonne chance
et salue Simon de ma part.

...iyi şanslar.
Simon'a benden selam söyle.

- Content de t'avoir revue.
- Bien sür. Merci.

-Seni görmek çok güzel.
-Muhakkak. Sağol.

Au fait...

Bu arada...

 

 

le film parle de quoi ?

...filmin konusu ne?

 

 

Très dröle.

Çok şakacı.

On manque de comiques
dans notre métier. Bonne chance.

Bizim piyasaya daha çok
komedyen lazım. İyi şanslar.

 

 

Très sympa.

Çok güzel.

 

 

Qu'est-ce que je te sers ?
Jack Daniel ?

Sana ne ısmarlayabilirim?
Jack Daniel's?

 

 

Si je prenais un Jake Scully...

Dimdik bir Jake Scully'e...

cul-sec ?

...ne dersin?

 

 

Très dröle.

Çok komik.

 

 

Ecoute, Holly...

Dinle, Holly...

Je ne veux plus parler boulot.

Daha fazla iş
konuşmak istemiyorum.

 

Evet, şey. Dinle...

Ecoute...

Allonge-toi.

Uzan.

 

 

On avait le même dans
Putes de l'espace.

Bunlardan
Yıldız Orospularında
bir tane vardı.

 

 

J'ai un truc à te dire.

Sana söylemem gereken
bir şey var.

 

 

Tu es marié.

Evlisin.

 

 

Je suis pas producteur.

Ben yapımcı değilim.

Tu n'es pas producteur.

Sen yapımcı değilsin.

 

 

Un instant...

Bir saniye.

 

 

Je ne veux pas faire
un film avec toi.

Seninle film yapmakla
falan ilgilenmiyorum.

 

 

- Qu'est-ce qui t'intéresse, alors ?
- Toi.

-Neyle ilgileniyorsun, peki?
-Seninle.

 

 

Je t'ai vue dans la maison,
ces deux soirs.

Geceleri seni
evde görüyordum.

 

 

Quelle maison ?

Hangi evde?

 

 

Tu sais, le petit numéro
que tu as fait...

Hani her akşam
mastürbasyonlu, ...

avec la masturbation et les diamants.
Je te regardais d'ici.

...elmaslı bir gösteri yapıyordun.
Buradan seni izliyordum.

 

 

C'était toi, la fille.

O kız sendin, değil mi?

 

 

C'était pas Gloria, mais toi.

Gloria değildi, sendin.

 

 

Ça te regarde ?

Bundan sana ne?

 

 

Dis-moi seulement si j'ai raison.
C'était toi chez les Revelle.

Haklı mıyım, değil miyim, söyle.
Revelle'in evindeki sendin.

 

 

Non ?

Değil mi?

 

 

Peut-être bien que oui,
peut-être bien que non.

Bendim de demiyorum,
ben değildim de demiyorum.

Pourquoi tu veux le savoir ?

Neden bilmek
istiyorsun.

 

 

Je crois...

Sanırım, ...

 

 

qu'un des mes copains tordus
m'a fait une farce.

...çatlak arkadaşlarımdan biri
bana bir şaka yaptı.

Tu sais ce que c'est,
les riches oisifs.

Aylak zenginleri bilirsin.

 

 

Vas-y ! Dis-moi...

Söyler misin?
Lütfen söyle, ...

 

 

c'était toi, la fille ?

...evdeki kız,
sen miydin?

 

 

- Ouais, c'était moi.
- Je le savais. Comment ça s'est fait ?

-Evet, bendim
-Biliyordum. Bu nasıl tezgahlandı?

 

 

Dis-moi, juste pour satisfaire
ma curiosité, parce que...

Sadece merakımı gidermek için
soruyorum. Çünkü bunu benim...

un de mes potes a tout organisé,
et j'ignore qui c'est.

Benim çatlak arkadaşlarımdan biri
yaptı ve hangisi bilmiyorum.

- Qui t'a engagée ?
- C'était pour toi, mon numéro ?

-Seni kim tuttu?
-Gösteri yaptığım adam sen miydin?

 

 

Et y a pas de röle pour moi ?

Ve bana verecek bir
rolün yok mu?

 

 

- Désolé.
- C'était qu'une blague ?

-Affedersin.
-Demek herşey bir şakaydı.

On m'a fait une farce.

Evet, bana
bir şaka yapıldı.

C'est Sam Bouchard qui t'a engagée
pour faire ton numéro ?

Bu işi Sam Bouchard mı tezgahladı?
Seni o mu tuttu?

ll m'a pas dit son nom.

Adını söylemedi.

 

 

Celui à qui tu as parlé,
qu'a-t-il dit ?

Peki, konuştuğun her kimse,
sana ne dedi?

 

 

Un mec m'a appelée.

O adam beni
Hollywood'u beceren Holly
filminde seyrettiğini...

ll avait vu mon numéro de masturbation dans
Holly se fait Hollywood.

...ve bu işi
özel yapmam için...

ll voulait que je le fasse en privé.

...beni tutmak
istediğini söyledi.

ll disait qu'un de ses copains
prenait son pied en matant.

Bir arkadaşının dikizleyerek
boşaldığını söyledi.

 

 

- ll n'a pas dit qui c'était ?
- Non, il m'a pas dit son nom.

-Kim olduğunu söylemedi mi?
-Hayır, adını söylemedi.

ll a envoyé un coursier
avec l'argent...

Biriyle bana para,
kart anahtar...

une carte-clé...

...ve bir peruk...

et une perruque.

...gönderdi.

Attends, ne pars pas.
Reste ici une seconde.

Lütfen gitme.
Biraz daha durur musun?

 

 

Tu attends ?

Bekler misin?

 

 

-Jake, c'est Sam. Ça va ?
- Sam ! Ne quitte pas.

-Jake, benim Sam. Nasıl gidiyor?
-Nasılsın? Bekleyebilir misin?

 

 

Ecoute la voix de ce type...

Bu adamın sesini dinle; ...

et dis-moi si c'est lui
qui t'a engagée.

...bak bakalım
seni tutan adamın sesi mi.

S'il te plaît ?

Lütfen?

Désolé, j'étais sous la douche.
Comment ça va ?

Kusura bakma,
beni duşta yakaladın. Nasılsın?

J'ai de mauvaises nouvelles
pour toi, mon vieux.

Korkarım haberler kötü,
dostum.

Quoi ?

Ne var?

Ça ne se passe pas bien à Seattle.
Je rentre à Los Angeles.

Seattle temsilcisiyle anlaşamadık.
Ben Los Angeles'a dönüyorum.

ll faudra te trouver
un autre endroit où squatter.

Sanırım, başka
bir yer bulman gerekecek.

C'est lui.

Bu o.

Tu n'es pas seul ?

Arkadaşın mı var?

En effet, tu tombes
au mauvais moment.

Evet.
Şu an pek konuşamayacağım.

Tu peux me rappeler
dans 1 5 minutes ?

Beni onbeş dakika sonra
arar mısın?

 

 

C'était le gars qui t'a engagée ?

Seni tutan adam
bu muydu?

- Tu en es süre ?
- Oui, c'était lui.

-Emin misin?
-O olduğuna eminim.

- Ecoute.
- T'es vraiment dingue !

-Dinle.
-Sen hakikaten hastasın!

- Ecoute-moi.
- Tu t'amuses comme ça...

-Beni dinle.
-Senin zevk anlayışın buysa--

Je ne suis pas un producteur,
ni un gosse de riches.

Ben film yapımcısı ya da
zengin biri değilim.

Non, t'es un connard.

Hayır,
sen manyağın birisin.

S'il te plaît,
écoute-moi une seconde.

Lütfen,
bir dakika beni dinle.

 

 

On t'a engagée pour deux soirs.

Seni gelip, iki geceliğine
çalışman için tuttular.

Tu devais faire ton numéro
et partir. Correct ?

İşini yapıp gidecektin.
Öyle mi?

- Sais-tu pourquoi ?
- Tu viens de me le dire.

-Nedenini biliyor musun?
-Nedenini sen söyledin.

Tu me l'as dit.
Un mec t'a fait une blague.

Birisinin seninle
dalga geçtiğini sen söyledin.

C'était pas une farce ?

O seninle
dalga geçmiyordu.

Veux-tu me dire ce que c'était ?

Bana şimdi ne olduğunu
anlatacak mısın?

 

 

La vérité, Holly...

Gerçeği, Holly.

c'est qu'une femme a été assassinée.

Gerçek şu ki,
bir kadın öldürüldü.

 

 

C'est pas dröle ! On l'a tuée.
On s'est fait avoir par un assassin !

Hiç komik değil! Bir kadın öldürüldü.
Bir katil, bizi oyuna getirdi!

ll voulait que je sois témoin.
C'est pour ça qu'il t'a engagée.

Cinayete tanıklık etmemi istedi.
Bu yüzden seni tuttu.

ll s'est arrangé pour que je regarde.

Benim izleyebileceğim
şekilde tezgahladı.

ll voulait me faire croire que c'était
Gloria Revelle qui prenait son pied.

Soyunanın, Gloria Revelle
olduğunu sanmamı istedi.

En même temps, il pensait
que je continuerais à regarder.

Bu arada benim gözümü ayırmadan
seyredeceğimi biliyordu.

 

 

Tu m'écoutes ?

Beni dinliyor musun?

 

 

Je comprends pas ce que tu dis...

Anlayamıyorum--

Ecoute, l'homme qui t'a engagée
est un assassin !

Dinle, seni tutan adam
bir katil!

Viens ici.

Bak, buraya gel.

 

 

S'il te plaît, viens.

Lütfen, buraya gel.

 

 

Tu te souviens
où t'as fait ton numéro ?

O işi nerede yaptığını
hatırlıyor musun?

Tu vois cette maison, là-bas ?
C'était bien là, non ?

Aşağıdaki evi görüyor musun?
Oraya geliyordun, değil mi?

 

 

- Tu comprends ?
- Ouais, je comprends...

-Şimdi anlıyor musun?
-Evet, anlıyorum.

que tu es un malade
et un menteur.

Anladığım, hasta olduğun.
Ve yalancısın.

Faut te faire soigner.
Et me crie pas dessus !

Yardıma ihtiyacın var.
Bana bağırılmasından hoşlanmam.

C'était évident.
Cette histoire de sourire !

Gülümseyişimi beğendiğini
söylediğinde, anlamalıydım.

Un vrai producteur ne dirait pas ça !

Gerçek yapımcılar
böyle birşey demez!

Maintenant, pousse-toi !

Şimdi çekil yolumdan.

- Quoi ?
- Allons voir la police.

-Ne var?
-Benimle polise gel.

La police ? T'es dingue ?
Ecoute, espèce de détraqué...

Polise mi? Sen delirdin mi?
Bana bak, manyak.

Je me tire et ne me suis pas.
Ou mes copains te casseront la gueule !

Ben gidiyorum ve sakın beni takip
etme. Arkadaşlarım bacaklarını kırar!

 

 

Lâche-moi ! Merde !

Bırak gideyim,
Allah aşkına!

Détraqué ! J'aurais dü m'en douter.
C'est Hollywood !

Manyak! Anlamalıydım.
Burası Hollywood!

 

 

Passez-moi la police d'Hollywood.

Hollywood polisini
bağlar mısınız?

Quelle bande de tarés, ces acteurs !

Çatlak oyuncular!
Bunların hepsi aynı.

Des réalisateurs maso.

Mazohist yönetmenler.

ll connaissait même pas
le gros plan de l'éjaculation.

Gelme sahnesini
bilmemesinden anlamalıydım.

 

 

Le détective McLean.

Detektif McLean, lütfen.

 

 

Excusez-moi.
Arrêtez, s'il vous plaît ?

Affedersiniz.
Durun, lütfen?

 

 

Merci beaucoup, madame !

Çok teşekkür ederim,
bayan!

 

 

Je me suis fait avoir.

Oyuna getirildim.

 

 

L'obsédé sexuel de Hollywood.

Hollywood'un en meşgul
cinsel suçlusu.

 

 

Ecoutez-moi un instant.
J'ai une chose importante à vous dire.

Bir dakikacık beni dinle.
Sana çok önemli birşey söyleyeceğim.

 

 

Je sais qui a tué Gloria Revelle.

Gloria Revelle'i
kim öldürdü biliyorum.

 

 

C'est une confession ?

Bu bir itiraf mı?

 

 

Contentez-vous d'écouter...

Biraz ilgi göster, olur mu?

ll y a quelques jours,
je cherchais un appart.

Birkaç gün önce
ev arıyordum.

Tu sais où je peux trouver un appart ?

Halihazırda
bir kiralık var mı?

Non. Je vais me renseigner.

Hayır. Araştırırım.

J'ai remarqué ce type.

Sonra bu adamı
fark ettim.

Sam Bouchard. ll cherchait quelqu'un
qui avait besoin d'un appart.

Sam Bouchard.
Kalacak yer arayan birini arıyordu.

J'ai cru à une coïncidence.
On se rencontrait partout.

Sürekli karşılaşmamızın
tesadüf olduğunu düşünüyordum.

 

 

Tekrar merhaba.

Re-bonjour.

 

 

Maintenant, je m'aperçois...

Her neyse,
şimdi anlıyorum ki...

qu'il jetait ses filets.
ll m'auditionnait pour un rôle.

...kendi oyununun oyuncusu olmam
için beni oltaya getiriyormuş.

 

 

Je veux que tu appelles !

Yardım istemek için,
bağırmanı istiyorum!

 

 

Je peux pas.

Yapamam.

Et je convenais parfaitement.

Ve tasarılarına
cuk oturuyordum.

Un pauvre con en mal d'amour,
à la rue.

Kıç üstü oturan
aptal aşık.

Merde, je suis trop con !

Ne kadar aptalım.

 

 

Vous savez quel röle ?

Hangi roldü biliyor musun?

 

 

Je t'écoute.

Dinliyorum.

 

 

Le röle du témoin.

Tanık rolü.

 

 

ll m'a montré sa voisine,
qui se faisait plaisir tous les soirs.

Her akşam kendini sergileyen
bir komşu olduğunu söyledi.

 

 

ll savait que je regarderais.

Bakacağımı biliyordu.

Pas mal, hein ?

Hoş, hı?

 

 

Que je continuerais.

Sürekli bakacağımı biliyordu.

 

 

C'était pas Gloria, mais Holly.
J'ai jamais vu son visage.

O Gloria değildi, Holly'di.
Bu yüzden yüzünü hiç görememiştim.

 

 

Tu parles comme ces dingues
qui voient des complots partout.

Anlattıkların, komplolu film
senaryolarına benziyor.

S'il vous plaît, écoutez-moi.

Lütfen,
bir saniye beni dinle.

 

 

Sam Bouchard est Alexander Revelle.

Sam Bouchard,
Alexander Revelle'miş.

 

 

ll a engagé l'lndien
pour suivre Gloria...

Kızılderiliyi,
Gloria'yı takip edip,...

lui voler son sac,
prendre la clé de chez elle...

...cüzdanını ve anahtarını
çalıp, evine...

et pénétrer à l'intérieur.

...girsin diye tutmuş.

 

 

Une fois rentrée, l'lndien a ouvert
les stores pour que je le vois la tuer.

Eve gidince de, onu öldürürken
görmem için panjurları açtı.

 

 

Alexander Revelle m'a installé ici
pour que je sois témoin d'un meurtre.

Alexander Revelle, cinayete tanık
olmam için, beni bu eve getirdi.

 

 

Et une actrice porno
a servi d'appât.

Ve yem olarak da,
bir porno oyuncusunu tuttu.

 

 

Vous m'emmenez, s'il vous plaît ?

Binebilir miyim,
lütfen?

Merci beaucoup,
bande de salauds !

Çok teşekkürler, hıyarlar!
Aman Allahım!

 

 

Aman Tanrım!

Depuis le début,
j'essaie d'inculper le mari.

Ben koca aleyhine bir dava
açmaya çalışıyorum.

Mais ça ne tient pas debout,
à cause de ton témoignage...

Sonuç verilmemesinin
nedeni, senin, Gloria'yı bir...

que Gloria à été tuée
par un lndien.

...Kızılderilinin öldürdüğü
şeklinde ifade vermen.

 

 

C'est ça, vous comprenez ?
C'est ce qu'il voulait.

Durum bu. Anlamıyor musun?
O böyle olmasını istedi.

On dirait un cambriolage, mais c'est
un meurtre dont je suis le témoin.

Hırsızlığa benziyor ama
tanığı olduğum bir cinayet.

Je suis l'alibi de Sam...
Enfin, d'Alexander Revelle.

Ben Sam'in-- Yani,
Alexander Revelle'in tanığıyım.

 

 

Ecoutez. Arrêtez-vous, d'accord ?

Bana bak.
Dur, anladın mı?

 

 

Arrêtez-vous !

Dur orada!

 

 

Y a eu un accident là-bas.

Yukarda bir kaza oldu.

- Y a sans doute des blessés.
- Doucement, madame.

-Yaralı olduklarını sanıyorum.
-Yavaş olun, bayan.

- Et personne ne s'est arrêté.
- Montez.

-Ve kimse durmaya tenezzül etmiyor.
-Bin.

 

 

C'est complètement dingue.

Bu bana biraz
manyakça geldi.

 

 

Je sais.

Biliyorum.

 

 

Mais c'est la vérité.

Ama gerçek, bu.

 

 

Tu ferais peut-être mieux
de venir ici.

Belki, buraya gelsen
iyi olur.

 

 

Avancez. Avancez la voiture
jusqu'ici, doucement.

Yukarı çekin.
Arabanızı yavaşça şuraya çekin.

 

 

Restez dans votre voiture.

Pekala,
arabanızda kalın, lütfen.

Tout sera fini dans une minute.

Bir dakikada temizleriz.

 

 

Y a rien à voir.

Bakacak birşey yok.

 

 

Retournez dans votre voiture.

Arabanıza dönün, lütfen.

Une femme se fait agresser
dans la Ford Bronco.

Şu Ford Bronco'da,
bir kadını öldürüyorlar.

 

 

ll l'a frappée sur la tête.

Birşeyle başına vurdu.

Vous devez l'aider !

Ona yardım etmeliyiz!

 

 

Restez dans votre voiture.

Arabana dön.

ll l'a frappée derrière la tête...

Onun arkasına vurdu--

 

 

J'ai pas le temps de t'embarquer.

Benim seninle
uğraşacak zamanım yok.

S'il vous plaît, il s'enfuit.
Utilisez votre radio.

Lütfen, kaçıyor.
Telsizle birilerini çağırın.

 

 

Vous comprenez ?
Je l'ai vu la tuer.

Anlamıyor musun?
Onu öldürdüğünü gördüm.

- Espèce de connard !
- Ça suffit. Je t'embarque.

-Gerizekalı manyak!
-Bu kadar. Benimle geliyorsun.

Appelez le détective McLean.
ll est au courant.

Detektif McLean'i ara.
O herşeyi biliyor.

 

 

Reviens ici, enfoiré !

Buraya gel orospu çocuğu!

 

 

RÉSERVOlR
ENTRÉE lNTERDlTE

TEHLİKE
BARAJ--GİRİLMEZ

 

 

Holly, tu n'as rien ?

Holly, iyi misin?

 

 

Regarde ce que tu as fait.

Şu yaptığına bak.

 

 

Tu as gâché ma surprise finale !

Sürprizimi bozdun!

 

 

Je t'ai donné ton röle.

Sana rolünü verdim.

Le témoin.

Tanık.

Tu étais parfait.

Mükemmeldin.

Tu l'as joué impeccablement.

Rolünü hatasız oynadın.

 

 

Mais c'était tout.
Fini de jouer.

Ama buraya kadar.
Rolün artık bitti.

 

 

Plan final sur Jake Scully.

Jake Scully'i kapatalım.

 

 

ll fallait que tu joues au héros...

Sen illaki Kızılderilinin...

 

 

que t'improvises toutes ces conneries
pour trouver la doublure...

...maskesini çıkarıp, esas oyuncuyu
bulan ve bütün haltı çözümleyen...

et démasquer l'lndien.

...bir kahraman
olmak istedin.

 

 

Mais t'avais pas pensé à tout, Jake.

Ama enine boyuna düşünmedin,
değil mi, Jake?

 

 

Parfois les héros ont une fin tragique.

Bazen kahramanların sonu
çok trajik olur.

 

 

Qu'est-ce que t'as, Jake ?

Neyin var, Jake?

T'as du mal à respirer ?

Nefesin mi tıkandı?

 

 

Quelle mort horrible !

Ne feci bir ölüm şekli.

 

 

Surtout quand on est claustrophobe.

Özellikle de kapalı yerde
kalmaktan korkarken.

 

 

Attends...

Dur bir dakika.

 

 

On va faire une autre prise, Jake.

Seninle bir çekim daha
yapacağım, Jake.

 

 

Le seul problème,
c'est que tu dois jouer.

Fakat, rolünü
oynamak zorundasın.

 

 

Vas-y, Jake.

Hadi, Jake.

 

 

Action.

Başla.

 

 

Action.

Başla.

 

 

Et action.

Başla.

 

 

Jake, action.

Jake, başla.

 

 

Coupez ! Sortez-le de là.

Kes! Çıkarın onu.
Kamerayı çekin.

Joe, aide-moi.

Joe, bana yardım et.

Calme-toi.
Y a un problème.

Yavaş.
Birşey oluyor.

Calme-toi.
On te sort de là.

Yavaş.
Seni çıkarıyoruz.

 

 

On te tient.
T'inquiète pas.

Biz buradayız.
Sen sakın endişelenme.

 

 

- Ce n'est rien.
- On est là.

-Tamam, yok birşey.
-Biz buradayız.

Laisse-le respirer.
Parle-moi, dis quelque chose.

Hava alsın.
Konuş benimle, konuş benimle.

Marche un peu.
Va faire un tour.

Adım at.
Yürü biraz.

Détends-toi, respire.
Laisse-le respirer.

Sakin ol, nefes al.
Hava alsın.

Voilà, c'est bon.

Tamam, çok güzel.

Qu'est-ce qui t'arrive, coco ?
Tu nous a foutu la trouille.

Neyin var, yavrucuğum?
Korkuttun bizi.

Qu'est-ce qui se passe ?

Sorun nedir?

 

 

Attendez, attendez.

Bir dakika, bir dakika.

 

 

Laissez-moi.

Uzaklaşın benden.

Détends-toi.
On veut juste t'aider.

Rahatla.
Sana yardım etmeye çalışıyoruz.

Je sais.
Je peux me débrouiller.

Biliyorum.
Ben başımın çaresine bakarım.

 

 

Ecoute, Scully, calme-toi.

Baksana Scully,
biraz sakinleşsen?

 

 

Rentre chez toi, on tournera ça
une autre fois.

Sen şimdi evine git.
Bunu sonra çekeriz, olur mu?

 

 

Arrête de mentir.

Bana yalan söyleme.
Bu çekimi yapmazsam beni kovarsın.

 

Si je fais pas ce plan,
tu vas me virer.

 

 

Allons... Pourquoi je ferais
une chose pareille ?

Saçmalama.
Neden böyle birşey yapayım?

 

 

Epargne-moi ton blabla. Je sais comme
tu t'intéresses aux acteurs.

Nefesini tüketme. Ben, senin
oyunculara verdiğin sözleri bilirim.

Je suis claustrophobe, et alors ?
Tu feras avec, non ?

Bende biraz klostrofobi var. Bunun
üstesinden gelirsin, değil mi?

Ouais, c'est ça.

Evet, öyle.

 

 

J'aime pas trop tes manières.

Tavırlarını beğenmiyorum.

Si je fais ce plan,
tu les aimeras davantage, non ?

Bu çekimi yaparsam, beğeneceksin.
Değil mi?

 

 

On y va !

Yapalım, öyleyse!

 

 

Jake, tu ferais mieux
d'y arriver cette fois.

Jake, bu sefer
doğru düzgün oynasan, iyi olur.

J'ai pas besoin
d'emmerdeurs comme toi.

Beni boşu boşuna
uğraştırmış olma.

 

 

Ça tourne. Silence.

Ses bandı. Sessiz.

 

 

Et action !

Ve, başla!

 

 

Espèce d'enfoiré !

Piç!

N'en fais pas trop.

O kadar duygusal olma.

 

 

Tue-le ! Tue-le !

Öldür onu! Öldür onu!

 

 

Que fais-tu ?

Ne yapıyorsun?

 

 

- Ce que je fais ? Je te sauve.
- De qui ?

-Ne mi yapıyorum? Seni kurtarıyorum.
-Kimden?

 

 

Ecoute.
L'lndien, c'était Sam Bouchard.

Dinle.
Kızılderili adam, Sam Bouchard'dı.

 

 

J'ai loupé un truc ?
Y a quelqu'un ici que je vois pas ?

Birşey mi kaçırdım?
Burada görmediğim biri mi var?

Oui, le chien l'a poussé.

Evet, köpek ona saldırdı.

Viens, Holly.

Gel, Holly.

 

 

Regarde, il a dü le renverser.

Köpek çarpıp,
onu düşürmüş olmalı.

 

 

Je croyais qu'il était à Gloria,
mais il devait appartenir à son mari.

Köpek Gloria'nın sanıyordum
ama kocasının olmalı.

C'est pour ça qu'il n'a jamais aboyé
contre l'lndien.

Bu yüzden evdeki Kızılderiliye
hiç havlamadı.

Tu as raison.
On devrait aller à la police.

Haklısın.
Polise gitmeliyiz.

Vraiment ? Tu me crois ?

Sahi mi?
Bana inanıyor musun?

Je crois que t'es un cinglé
de première classe, à interner à vie.

Kafayı iyice kaçırmışsın ve
ömür boyu hapse atılmalısın.

Je sais tout, sur les mecs comme toi.
J'ai vu un truc à la télé.

Sizin gibileri bilirim.
Televizyonda izlemiştim.

T'es un de ces nécrophiles.

Ölülere karşı şehvet duyanlardansın.
Ölü düzücüsün!

- Un baiseur de cadavres !
- Non.

Değilim.

Je te plais, mais malheureusement,
je bouge encore.

Duygularını kabartıyorum evet
ama ben hala canlıyım.

lnconsciente, c'est bien.
Morte, c'est mieux.

Bilinçsiz iyi ama
ölüsü daha makbul.

 

 

Holly, est-ce que ça va ?

Holly, iyi misin?

 

 

Prends ma main.

Elimi tut.

 

 

Ne me touche pas !
Je suis pas encore morte.

Dokunma bana!
Henüz ölmedim.

 

 

Ça a l'air dément,
mais il faut que tu me croies.

Aptalca geliyor ama
bana inanmalısın.

J'essaie de t'aider.

Sana yardım etmeye
çalışıyorum.

Tu vas rester là-dedans
pour le restant de tes jours ?

Hayatının sonuna kadar
orada mı kalacaksın?

 

 

Bougez plus. Bouge pas ta main.
Comment c'est, Doug ?

Öyle kal. Elini oynatma.
Nasıl görünüyor, Doug?

Bien. Gardez la position.

Güzel. Sakın bozma.

C'est bon.
C'est terminé, la chauve-souris.

Pekala, yarasa 86.
Yarasa çekimi.

Sortez la chauve-souris.

Yarasayı çıkarın.

Faut pas que je bouge ma main.

Elimi hiç
oynatmamam lazım.

Aidez-le.
Fermez l'eau.

Yardım edin ona.
Suyu kapayın.

Je peux sortir ?

Çıkabilir miyim?

Attends que la barre soit en place.

Çubuğu getirene kadar bekle.

 

 

Entre les deux derniers doigts.

İki parmak arasında.

 

 

C'est bon, chérie,
tu peux sortir.

Güzel. Tamam şekerim,
sen yavaşça çıkabilirsin.

Bouge pas ta main, Jake.

Elini oynatma.
Hareketsiz tut.

Retouche maquillage pour Jake.

Makyaj.
Jake'in makyajını tazele.

Bouge pas ta main, Jake.

Elini oynatma.
Hiç kıpırdatma.

 

 

Bouge pas la barre !

Çubuğu oynatma!

 

 

- Désolé.
- C'est rien.

-Affedersin.
-Önemli değil.

 

 

T'es super.

Çok iyi görünüyorsun.

- J'ai assez montré les dents ?
- Ouais, super les dents.

-Dişleri iyi parlatmış mıyım?
-Bu kadar parlayanını görmemiştim.

Formidable, coco.

Çok güzel, yavrucuğum.

J'ai bien fait de virer l'autre connard.
Ce röle est fait pour toi.

Öbür salağı iyi ki kovmuşum.
Bu bölüm senin için yazılmış.

Tu es génial.

Görüntün,
tüyler ürpetici.

La barre tombe.
C'est moi qui la tient.

Çubuk düşüyor. Bunu tutmamı,
aklım almıyor bir türlü.

Tu fatigues ?

Yoruluyor musun?

Encore un peu.

Birazcık daha sabret.

 

 

Amenez la doublure.

Taklit oyuncuyu getirin.

 

 

La coiffure est bien.

Saçlar iyi.

L'eau peut pas être plus chaude ?

Su, bu kadar mı
ısınıyor?

Allez. Vas-y, chérie.

Tamam,
içeri süzül, tatlım.

Bouge pas la barre.
C'est important.

Çubuğu oynatma.
Önemli.

 

 

Je suis Mindy. Enchantée.

Ben, Mindy'im.
Tanıştığımıza sevindim.

 

 

Fais très attention, d'accord ?
Mes seins sont très sensibles.

Çok dikkatli ol, olur mu?
Göğüslerim çok hassas.

J'ai mes règles.

Aybaşıyım.

 

 

On est bon, là ?

Tamam, burada iyi miyiz?

 

 

Glisse-toi vers le haut.

Şimdi vücudunu şöyle kaldır.

 

 

Je peux pas bouger ma main.

Elimi kıpırdatamıyorum.

Garde ta main immobile.

Ellerini hiç
hareket ettirme.

 

 

Enlevez la barre.

Çubuğu çıkaralım.

Baisse la caméra.
Plus bas la caméra.

Kamerayı indir.
Kamerayı aşağa getir.

 

 

Approche-toi de ma main.

Vücudunu elime yaklaştır.

 

 

Silence, s'il vous plaît !
J'essaie de penser.

Sessiz olun, lütfen!
Düşünmeye çalışıyorum.

 

 

Tu vas avoir du succès avec les mecs,
quand ça va sortir.

Bu yayınlandığında,
randevuların artacak.

Action.
Action avec la main.

Oynat.
Elini oynat.

 

 

C'est très bien.

Hareket çok iyi.
Hareket çok iyi, evet.

C'est trop fort ?

Çok mu sert?

 

 

Sous titres:
GELULA & CO., lNC.

Altyazılar:
GELULA & CO., lNC.